(Kim bilir, daha kaç bayramlık ömrümüz var? Bayram kutlamalarımızı daha kaç yıl "kutlama mesajı" göndererek yaşayacağız? Mesajlarda yazılan "birlik ve beraberlik" temennilerinin gerçekleşmesi için harekete geçmek gerekir.)
...
Siz de çok karşılaşmışsınızdır, vereceğim örnek olağan hayatımızın gerçeği olmuş, hatta belki de sizi örnekliyorumdur;
Ön koltukta, Ordu'dan Ünye'ye giderken, mininüsü büyük bir dikkatle kullanan, binip inenenlere büyük bir dikkatle bakan, kimin kaç para verdiğini, nereden binip nerede ineceğini büyük bir dikkatle takip eden minibüs şoförüne yol boyu akıp giden doğal güzelliği göstererek konuya giriyorum:
-Maşallah, cennetten bir parça sanki, şu güzelliğe bak...
-Evet, Ordu'nun her köşesi bir cennet gibidir.
-Tam deniz havası, serin serin girmek gerek ya da balık tutmaya gitmeli..
-İnanır mısın bilmem, evim Perşembe sahilinde, bahçemiz denize sıfır, denizle aramızda 60 metre var...
-Desene denize doya doya giriyorsundur..
-Belki de 10 yıldır girmedim...
Düşünsenize denize sıfır evde yaşayan biri en son 10 yıl önce denize girmiş...
Duyduklarıma şaşırmam gerekirdi ama şaşırmadım. Biz de öyle değil miyiz; Dünyanın 8. Harikası sayılan, Nemrut Dağı'ndaki Commagene Krallığının eserleri için binlerce lira harcayarak gelen turistleri görüyoruz ama Adıyamanlı olan kendimiz kaç defa gidip gördük?...
Şanlıurfalılara sorsak Hz. İbrahim'in Kur'an-ı Kerimde geçen kıssasının yaşandığı mübarek Balıklı Göl ve çevresini en son ne zaman gezmişlerdir?
Ancak başka şehirden bir misafirimiz gelince onları gezdirmek için gidip gördüğümüz muhteşem doğamızı ve tarihi eserlerimizi yeterince tanımıyoruz...
Dini mekânları dini ibadet ve dualar etmek için gezen bizler oraların tarihçesi ve turistik özelliklerini üstünkörü öğreniyoruz...
Ülkemizin her köşesine özel Allah vergisi endemik bitki ve hayvanlardan çoğumuzun haberi bile yok...
Yabancı bilim insanları gelip o endemik bitki ve hayvanları bazen ülkelerine kaçırıp bilimsel amaçlı kullanıyorken biz sadece ilgili haberi okuyunca "vah, vah" demekle yetiniyoruz.
Hepimize "yaşadığın şehirde tarihi, turistik, doğal varlıklar nelerdir" diye sorulsa çoğumuz ezberlenmiş resmi cümlelere sarılır, onları tekrarlarız ama bilgimiz ondan öteye geçmiyor.
Hayat koşulları zor elbet, günlük iaşe ve maişet temin etmekle ömrümüzü tüketiyoruz, bu bir gerçek ama sanki bu koşturmacayı abartıyoruz... Ne yani hiç mi boş vaktimiz yok?
Bakın bir Ramazan Bayramı daha yaşıyoruz, kim bilir bu kaçıncı bayramımız, peki bayram dışında dost, akraba ve komşularımızla olması gereken yakınlığımızı ne sıklıkta yaşıyoruz?
Kim bilir, daha kaç bayramlık ömrümüz var? Bayram kutlamalarımızı daha kaç yıl "kutlama mesajı" göndererek yaşayacağız? Mesajlarda yazılan "birlik ve beraberlik" temennilerinin gerçekleşmesi için harekete geçmek gerekir. Elimizdekilerin kıymetini bilmek gerek... Hem de geç kalmadan. Bakın, çevremizdekiler birer birer ebedi aleme göçüyor, onları bir daha bulamayabiliriz.
Mehmet Emin Danış